logo

1683 : Merzifonlu’dan Murat Giraya Mektup

3yorhan

3yorhan
orhanyusuf@gmail.com
1683 : Merzifonlu’dan  Murat Giraya Mektup

Akıp giden yaşam çizgisi genel olarak bir matematiksel eğri veya doğru parçası ile tarif edilir. Bu yaşam çizgisi üzerinde inişli çıkışlı eğriler bazen de kırılmalar bulunur. Yapılan hataların büyüklüğünü anlatmak için kırılma noktası diye tabir ettikleri anlar veya süreçler de bulunur. Futbol takımları 90 dakikalık bir maçta nasıl hatalar yapıp yenilgi alıyorlarsa Devletler ve topluluklar da telafisi olmayan hatalar yapabiliyor. Bu hatalardan birisi bizim geçmişimizde, yılında yaşandı. Kazandığımız 1071,1453,1923 gibi tarihleri iyi biliriz. Ancak kaybettiğimiz tarihleri pek de hatırlamayız. 1683 diye kimsenin umurunda olmayan bir dönüm noktası var. Öyle bir dönüm noktası ki düşmanlarımız artık ayağa kalkıp güçleniyor, dostlarımız ise anlaşılmaz bir boş vermişliğin içerisinde kayboluyordu. İşte bu dönüm noktasının adı II.Viyana kuşatması veya II.Viyana bozgunudur.

Otoritelerin söylediğine göre 1683'e kadar önemli bir toprak kaybı olmayan Osmanlı İmparatorluğu bu tarihten sonra 1923'e kadar bir geri çekilme yaşamıştır.

II.Viyana kuşatması sırasında, kuşatmanın Serdârı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Kırım Hanı Murad Giray'ı Viyana'ya altı saat uzaklıkta ve Tuna nehri üzerinde bulunan bir taş köprünün korunması için görevlendirmişti. Bu köprünün düşman tarafından geçilmesi II.Viyana kuşatmasının başarıya ulaşmasına engel olabilirdi. Ancak Sadrazam Kara Mustafa Paşa ile Kırım Hanı Murad Giray arasındaki bir anlaşmazlık, Kırım Hanı'nı önce kırgınlığa sonra telafisi olmayacak davranışlara itti.

II.Viyana kuşatmasında bizzat bulunmuş olan Silahtar Fındıklılı Mehmed Ağa tarihinde bu olayı şöyle anlatıyor:

“Murad Giray, düşmanın geçişini önlemek için görevlendirildiği İskender Köprüsü'nü muhafaza edememiş ve yüksek bir yerden elini böğrüne koymuş düşmanın geçişini seyrediyordu. Bu durum üzerine imamı yanına gelerek:

– “Han'ım, şu bölük bölük geçen kâfirleri kırdırsanız gerisi kesilmez miydi?” demesi üzerine Han,

– “Behey Efendi! Sen bu Osmanlı'nın bize ettiği cevri bilmezsin. Yanlarında Eflak Boğdan Keferesi (Kâfirleri) kadar değerimiz kalmadı. Bu düşmanın durumunu kaç defa bildirdim. Düşman çok, mukavemet imkansız, askeri siperden çıkartıp gerekirse saf cengi edelim dedim ve illa selamet yere varalım dedim de, inadından dönmeyip söz geçiremedim. Tekdir (Azarlama) yollu cevaplar gönderdi. Mektubunda kokmuş beygir eti yediğimize kadar yazmış. İnşallahu Teâlâ bu düşmanın defi yanımda işten bile değildi ve bilirim ki dinimize de düşmez ihanettir. Lakin gayret beni komadı, onlar da görsünler kendilerin kaç akçelik adam imiş. Tatar kadrin bilsinler” dedikten sonra kuvvetlerini alarak ordugâha geri döndü.

Viyana hezimeti sonrasında Padişah IV.Mehmed'in fermanıyla Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idam edilmiş, Kırım Hanı Murad Giray ise tahtından indirilmiştir.

Bu iki değerli devlet adamının görüş ayrılığına düşmesinin sebebi de şu şekilde açıklanmaktadır;

Osmanlı Sadrazamı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa 1678 yılında Kırım hanı I. Selim Giray'ı görevden alarak yerine Murat Giray'ı atadı. Murat Giray 1676-1681 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Osmanlı ordusunun yanında yer aldı. 11 Ağustos 1678'de Ukrayna'daki Çiğrin kalesi'nin Ruslardan alınması sırasında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'ya birlikte hareket etti.

Ancak Murat Giray 1683 yılında II. Viyana Kuşatması sırasında sadrazamla büyük bir görüş ayrılığına düştü. Kuşatma sırasında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Murat Giray'ı küçümsedi ve görüşlerini dikkate almadı. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Murat Giray'dan Viyana'ya yardıma gelmesi beklenen Leh kralı III. Jan Sobieski'yi durdurmasını bekliyordu. Oysa Murat Giray Tuna nehrini geçmekte olan Leh ordularını hiçbir şey yapmadan seyretmekle yetindi. Gerçekliği tartışmalı olan bazı iddialara göre Murat Giray Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın hakaretlerine gücenmiş ve ona bir ders vermek amacıyla Viyana Kuşatması'da Osmanlı ordusuna yardım etmemişti.

Kuşatmanın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Merzifonlu Kara Mustafa Paşa derhal Murat Giray'ı görevden aldı. Kısa bir süre sonra Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın kendisi de görevden alınarak idam edildi. Murat Giray geri kalan 13 yıllık yaşamını Saraçeli çiftliğinde geçirdi ve 1696 yılında öldü.

Etiketler:
1502 Kez Görüntülendi.
e-ticaret paketleri
#

SENDE YORUM YAZ

1+10 = ?
#

1683 : Merzifonlu’dan Murat Giraya Mektup” için 1 yorum

  1. 3yorhan : diyor ki:

    bu işlere de entrika diyorlar galiba

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Bu ayetler cemaatler için mi geldi?

    24 Aralık 2020 Köşe Yazıları

    İslam dininde tarikatlerin yeri nedir? Tarikatçilik, dincilik, cemaatçilik Kurana uygun mu? https://www.youtube.com/watch?v=H8WajNHTT3k Bu soruların cevabını gelin birlikte Kuranı Kerimden araştıralım. Bugün ülkemizde çeşitli tarikatlere bağlı birçok grup halinde cemaat bulunmaktadır. Prof. Dr. Esergül Balcı’nın 2018’de hazırladığı rapora göre Türkiye’de belli başlı 30 tarikat ve onlara bağlı 400 kol bulunuyor. Kaynak Cemaatler kendi ekosistemini oluşturmuş ve grupça hareket etmektedir. Peki bu gruplar için Kuran ne diyor? Âl-i İmrâ...
  • Kahlenberg(Alaman Dağı)

    23 Eylül 2020 Köşe Yazıları, Politika, Tarih, Tüm Manşetler

    Bazılarına göre Kahlenberg deyince akıllara Danimarkalı ünlü futbolcu Thomas Kahlenberg gelebilir. Oysa tarihimizin dönüm noktalarından birisi olan bir muhaberenin yaşandığı yerin adıdır Kahlenberg. Günümüzde orta Avrupa da olan Viyana’ya gelen herkesin çıktığı veya çıkarıldığı, İstanbul’daki Çamlıca tepesine benzeyen tepedir. 12 Eylül 1683'te Osmanlı İmparatorluğu ile Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu orduları arasında yapılan meydan muhasebesi Kahlenberg Muharebesi ya da Osmanlıların verdiği isimle Almandağı Muharebesi olarak bilinir. Muhar...
  • 40 Ton Altın’ın Hikayesi

    11 Eylül 2020 Köşe Yazıları, Tarih

    40 Ton Altın'ın Hikayesi ve Baş Rostolar Bir Umut Hikayesi Serisi devam ediyor. 40 Ton Altın'ın Hikayesi Başlıyor Burada dinleyecekleriniz gerçek hayat hikayelerinden esinlenerek kurgulanmış olabilir. Ufukta kara gözüktü. Suvari Bey heyecanlıdır. Yol boyunca Çarkçıbaşı ile görüşmüş bir aksilik çıkmaması için tanrıya dua etmiştir. Yolu uzun, yükü ağırdır. Tayfa yükten habersiz ama yükün önemini kaptanların ciddiyetinden anlamıştır. Korumalar eşliğinde bu gemi limana yanaşır.  Nihayet büyük yük ve büyük emanet Kitauların ülkesine ulaştırılmış...
  • Cin Nedir? Cinlerin Özellikleri Nelerdir?

    30 Temmuz 2020 Köşe Yazıları

    Cin, duyu organlarıyla algılanamayan, çeşitli şekillere girebilen, ateşten yaratılmış, ruhanî varlıklara verilen bir addır. Kuranı Kerimde Rahman Süresi 15.inci ayette şöyle tanımlanmaktadır: Cinleri dumansız, saf alevden yarattı. “CİN” adıyla bilinen gerçeği itibarıyla insan gözü tarafından görülemeyen bazen de sahip oldukları özellikler dolayısıyla, bazı insanlara maddemsi görüntüler verebilen canlılardır. Kur’ân-ı Kerîm’de “CİN” kelimesiyle tanımlanan; halk arasında “peri”, “dev”, “hayalet”, “cin”, “ecinni” diye bilinen; görüntülerine gö...