logo

RAND Corporation ve Darbe söylentileri

RAND Corporation ve Darbe söylentileri

ABD merkezli düşünce kuruluşu RAND Corporation'ın Türkiye ile ilgili yayımladığı son rapor, son günlerde Türkiye kamuoyunda büyük tartışma yarattı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bugün AKP Meclis Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, “ tehlikesi hazırlığı varmış gibi gündemler, Türkiye'yi ana hedeflerinden saptırmaya dönük bir yaklaşımdır” dedi.

Bu haberler tartışılırken akla kim bu ”rand corparation” sorusu geliyor.

ran corparatin

RAND şirketi (Araştırma ve Geliştirme anlamında, İngilizce Research ANDevelopment başharflerinden) ilk önceleri Amerika Birleşik Devletleri silahlı kuvvetleri için araştırma ve geliştirme yapması maksadıyla 1946 yılında Project RAND ismiyle Douglas Havacılık Şirketi tarafından ABD Santa Monica‘da kurulmuş, sonra 1948 yılında ana şirket bünyesinden ayrılmış, kâr amacı gütmeyen dünya çapında siyasi strateji ve düşünce kuruluşu.

Organizasyon ABD hükümetine, Milli güvenlik konularında stratejiler üretme konularındaki çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Şirket eğitim, sağlık, hukuk ve bilim alanlarında da araştırmalar yapmaktadır.

RAND'ın yaklaşık 1.700 çalışanı vardır ve Santa Monica, Kaliforniya (merkezi), Washington D.C.Pittsburgh, Pennysylvania (Carnegie Mellon Üniversitesi ve Pittsburgh Üniversitesi‘ne bitişik), Cambridge (İngiltere) ve Brüksel (Belçika'da) ofisleri bulunmaktadır. Ayrıca ABD'de daha başka küçük ofisleri bulunmaktadır: Jackson Missisippi'de ve New Orleans Lousiana'da Körfez Eyaletleri Politikaları Enstitüsü, 2003 yılından beridir Doha'da (Katar) RAND-Katar Politikaları Enstitüsü bulunmaktadır.

RAND Corporation'ın raporunda özellikle, Türk ordusundaki orta kademedeki subayların kaygılı olduğu, bunun yeni bir darbeye dahi yol açabileceği yönündeki tespit, yeni bir darbe tartışmasına yol açtı.

İktidar cephesinden gelen açıklamalarda ve iktidara yakın medya organlarında yapılan yorumlarda, genelde meydan okuma söylemi kullanılıyor.

Bazı kesimler, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un açıklamaları üzerinden başlayan “FETÖ'nün siyasi ayağı” ve “askerî vesayet” tartışmalarıyla raporun zamanlaması arasında paralellik kuruyor.

Muhalefet partilerinin ise tartışmalara daha temkinli yaklaştığı görülüyor.

Cumhuriyet Halk Partisi'nin, tartışmaları gündem değiştirme hamlesi olarak gördüğü anlaşılıyor.

RAND Corporation raporuyla ilgili bilinenleri ve rapor sonrasındaki tartışmaları inceledik.

RAND Corporation'ın raporunda neler var?

RAND Corporation, on yıllardır ABD Silahlı Kuvvetleri'ne raporlar sunuyor ve bütçesinin bir kısmı da resmî kurumlar tarafından karşılanıyor.

Dolayısıyla kuruluşun raporlarının, genelde ABD'de devlet içindeki siyasi tartışmaları yansıttığı düşünülüyor.

RAND Corporation, birçok alanda olduğu gibi yıllardır Türkiye için de raporlar hazırlıyor.

Kuruluşun Türkiye ile ilgili son raporu Ocak ayında yayımlandı.

İnternet sitesi üzerinden indirilebilen rapor, “Turkey's Nationalist Course” (Türkiye'nin Milliyetçi Yönelimi) başlığını taşıyor.

Raporun girişinde, Türkiye ve ABD'nin 60 yıldan fazla bir süre stratejik bir ortaklık geliştirdikleri ancak son yıllarda iki ülke arasında ciddi sorunların yaşandığı belirtiliyor.

Raporda varıldığı belirtilen temel bulgular özetle şöyle sıralanıyor:

  • Türkiye, kutuplaşmış bir ülke olmaya devam ediyor.
  • Ankara, geleneksel müttefikleri ve Avrasya'daki komşularıyla ilişkilerini dengeliyor.
  • ABD-Türkiye ilişkileri istikrarsız olmaya devam edecek ancak ilişkilerdeki büyük bir kırılma engellenebilir.

Rapor, önümüzdeki on yıl içinde iki ülke arasındaki sorunların ne olabileceğine dair tespitler yapıp ortaklığı sürdürülebilmesi için önerilerde bulunuyor.

Türkiye'de raporun en fazla tartışma yaratan bölümü ise Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) yaşanan değişimlerle ilgili yapılan tespitler oldu.

Bu bölümde, “15 Temmuz darbe girişimi sonrası yapılan tasfiyelerin, askerî liderliğin alışık olunmayan siyasi faaliyetlerinin ve profesyonellikteki gerilemenin ordudaki orta kademedeki subaylarda tedirginlik yarattığı” belirtiliyor.

İlgili bölümde, “Orta kademedeki subayların askerî liderliğe son derece öfkeli olduğu belirtiliyor. Bazı gözlemciler, bu memnuniyetsizliğin de bir noktada başka bir darbe girişimine dahi neden olabileceğine inanıyor” ifadesine yer veriliyor.

MSB: Bizlere isnat edilen yorumlar gerçeklikten uzak

Milli Savunma Bakanlığı (MSB), rapora tepkili.

MSB Basın Halkla İlişkiler Müşavirliği Plan, Koordinasyon ve Analiz Şube Müdürü Albay Olcay Denizer, geçtiğimiz günlerde düzenlediği basın toplantısında sorulan bir soru üzerine raporda çelişkiler ve muğlaklıklar olduğunu belirtti.

Denizer, “Kendi içinde çelişkiler barındıran bu raporda, bizlere isnat edilen yorumlar gerçeklikten uzaktır ve tarafımızca ciddiye alınmamaktadır” dedi ve ekledi:

“Rapordaki kimi ifadelerin ise bilerek veya bilmeyerek, çarpıtılarak ve içeriğinden farklı anlamlar yüklenerek ülkemize karşı kullanılmasını üzüntüyle karşılıyoruz.”

İlker Başbuğ'un açıklamaları ve RAND raporu tartışması

Hükümete yakın medya organlarında RAND raporuyla ilgili tartışmalar, son günlerde yoğunlaşmış durumda.

Yorumların bir kısmında, “olası bir darbe girişimin, Kemalist subaylardan gelebileceği” iddia ediliyor.

Örneğin Yeni Şafak gazetesi yazarlarından Yusuf Kaplan şu yorumu yapıyor:

“Bu kez, pat diye darbe yapmaya kalkmayacaklar. Önce darbenin ortamını oluşturacaklar; yazılı, görsel medyalarla sosyal medyalar üzerinden!

“Darbe, laikçi, Kemalist şebekelerden gelecek… PKK, FETÖ darbede kendilerine verilecek uşaklık rollerini oynayacaklar seve seve, elbette!”

Bu medya kuruluşlarındaki bazı yorumcular, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un açıklamaları üzerinden başlayan “FETÖ'nün siyasi ayağı” ve “askerî vesayet” tartışmalarının raporla aynı döneme denk gelmesi arasında da paralellik kuruyor.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Ocak ayının sonunda katıldığı bir TV programında, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasının yolunu açan ve 26 Haziran 2009'da TBMM'de kabul edilen yasal düzenlemeyi, “FETÖ'nün siyasi ayağı” için örnek göstermesi tartışma yaratmıştı.

Bunun ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın partili milletvekillerine Başbuğ hakkında dava açılması çağrısı yapmış, önergede imzası bulunan altı AKP milletvekili, Başbuğ hakkında “hakaret” iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu.

Bazı yorumcular doğrudan isim vererek bu tartışmaları bağlantılandırırken AKP Grup Başkan Vekili Cahit Özkan ise şunları söyledi:

“Oradaki darbe söylentilerine Türkiye'deki uzantıları ses veriyor. RAND Corporation'ın söylentileri ile Türkiye'deki bazı derin ve paralel yapıların ses vermesi de manidardır” dedi.

İlker Başbuğ'un avukatları ise son günlerdeki tartışmalar üzerine bir açıklama yayımladı.

Açıklamada, “Bugünlerde müvekkilimizin adının da karıştırıldığı hayali senaryolar, FETÖ'nün geçmişte ürettiği komploları ve bu komplolara zemin hazırlamak için yapılan kamuoyu oluşturma süreçlerini hatırlatmaktadır” ifadeleri yer aldı.

Avukatlar, Başbuğ'un tartışma yaratan açıklamasını ilk kez söylemediğini de vurguladılar.

CHP gündem değiştirme hamlesi olarak görüyor

Hükümet cephesi ve hükümete yakın medya organlarından raporla ilgili açıklamalar gelmeye devam ederken muhalefetin ise tartışmalara uzak kalmaya çalıştığı görülüyor.

Muhalefetin tartışmayı gündemin değiştirilmesi hamlesi olarak gördüğü anlaşılıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DW Türkçe'de yayımlanan son röportajında tartışmalara tepki gösterdi ve konuyla ilgili soruya kısa bir yorum yaptı:

“Madem böyle bir var, savcılar iktidarın emrinde. Bunları yazanları çağırıp sorsunlar. Nereden kaynaklandığını öğrensinler. Devletin bütün kurumları kontrollerinde. Onlara sorsunlar.

“CHP darbelerden mağdur olmuş ve göğsünü gere gere onlarla mücadele etmiş bir partidir. Daha fazla bir şey söylemeye gerek yok.”

Etiketler: » »
1042 Kez Görüntülendi.
e-ticaret paketleri
#

SENDE YORUM YAZ

1+4 = ?