Bazıları O’nun için; “Bir çömlek külle hanedan kurtaran kadın”, Bazıları “Koca ailenin hayatını borçlu olduğu kişi”, Bazıları “Osmanlı Tahtını Kurtaran Kadın”, bazıları da “Osmanlı hânedanının istikbalini kurtaran kadın” dedi. Cevri Kalfa… Yaşantısı ve hayatının tüm kısımları ayrıntılı olarak bilinmeyen bu gözü pek cariye için belki de ne kadar kıymetli söz söylense azdır.
Bir çok kahramanın yapamadığını, yapmaya cesaret bile edemediğini yapmıştır.
1808 de vuku bulan olaylar şöyle gelişir;
Sultan III. Selim tarafından devlet kurumlarının yeniden yapılandırılması şeklinde tertiplenen Nizam-ı Cedid hareketi ve destekleyici ıslahatlar, 1805 sonrası çeşitli isyanlarla sarsılmıştı. Yeni düzenin getirdiği değişiklik, Kanun-ı Kadim (Eski Düzen) fikrine alışık olan güruhlarca tepki yağmuruna tutulmuştu. Ardından da Sultan III. Selim, 29 Mayıs 1807 yılında tahttan indirilerek harem dairesine kapatılmıştı. Zorbalar tarafından tahta oturtulan IV. Mustafa ise etkin olmayan bir padişah olarak III. Selim’in yerini aldı.
Sarayda olup bitenlerden geç haberi olan dönemin etkili asker ve devlet adamı;
Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa’nın sarayda kapalı tutulan Sultan Selim’i tekrar tahta oturtmak ve ıslahatlara devam ettirmek amacıyla İstanbul’a gelmesi üzerine yeniçeriler tekrar harekete geçti. IV. Mustafa ise saltanatını kurtarmak istiyordu. Bu amaçla, amcaoğlu III. Selim’in ve kardeşi Şehzade Mahmut’un idamını emretti. Saray dışında Rumeli askerleri kapıları zorlarken, saray içinde idamı emredilen eski padişahın ve şehzadenin dairelerinde kanlı bir kovalamaca sürüyordu
III. Selim, cellâtlarıyla boğuşarak katledildi ve cesedi asiler tarafından Arz Odası’nın önüne konuldu.23 yaşındaki genç Şehzade Mahmut ise yalnız değildi. Cevri Kalfa tarafından saray içinde dar bir koridor olan Altın Yol’dan geçirilerek üst katta bulunan kalfanın kendi dairesine kaçırılmıştı. Ancak, asilerin durumu çok geçmeden fark etmeleri ve şehzadenin kaçırıldığı yere yönelmeleri üzerine Cevri Kalfa, bu kez farklı ve kesin bir yol izledi. Yardımına koşan Enderun Ağaları’na şehzadenin, kendi odasındaki baca bölümünden dama çıkarılmasını söyledi ve eline geçirdiği bir çömlek külü kargaşadan faydalanarak cellâtların gözlerine attı. Böylece harem, Cevri Kalfa’nın kişiliğinde Osmanlı Tarihindeki son etkin rolünü oynadı.
Alemdar Mustafa Paşa saraya girer girmez III. Selim’in cesediyle karşılaşınca ağzından şu sözler dökülür; “Vay efendim, ben seni tekrar tahta oturtmak için gelmiş iken, kör olası gözlerim bunları mı görecekti? Ben şimdi katillerden intikam almayayım da neyleyim”.
Olayların gelişiminden ikinci hedefin Şehzade olduğunu anlayan Rumeli askerleri, Cevri Kalfa ve müstakbel padişahın yardımına koşarak, onları gözleri kül ile yakılmış cellâtların ellerinden kurtardı. Akabinde Şehzade Mahmut padişah ilan edildi.
Sultan II. Mahmut, saltanatından hemen sonra Cevri Kalfa’ya minneti göstermek için onu Harem-i Hümayun hazinedarlığına getirdi. Ardından, makam taltifiyle kalmayıp Büyük Çamlıca’da özel bir köşk ve geniş bir arazi bahşederek kendisine canı pahasına yardım eden kadını onurlandırdı. Cevri Kalfa’nın 1819 yılındaki vefatından hemen sonra Sultan Mahmut’un on bir yıl önce yaşanılan vakaya karşı vefasını gösteren Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi ve çeşmesi de yaptırıldı. Sultan 2. Mahmut vefalı adammış vesselam.
Cevri Kalfa Çerkez asıllıdır. Çocuk yaşta cariye olarak saraya alınıp usta hocalar nezaretinde yetiştirildi. Çok zeki ve kabiliyetli bir hanımdır.