Siyasetçilerin büyük çoğunluğunun her geçen gün “sertlik” dozunu arttırarak sürdürdüğü tartışmalarda kullandıkları “ağır hakaretlere varan” nitelemeler ve sözler, topluma ve siyasi partilerin tabanlarına olumsuz yansıyor. “nefret ve hakaret içerikli üslup” toplumsal bölünmenin de artmasına neden oluyor. Uzmanlara göre toplum, zirvelerdeki siyasetçilerin tavrıyla özdeşleşebiliyor, kendi tavırlarına “bu üslubu” yansıtabiliyor.
Türk siyasi hayatında siyasi üslup hiçbir zaman son dönemdeki kadar bozulmamıştı. Geçmişte siyasi tartışmaların en sert ve yoğun olduğu dönemde, hiçbir siyasetçi karşıtlarına “ulan”, “haysiyetsiz”, “şerefsiz”, “onursuz”, “alçak”, “hain” demedi.
İktidar ile muhalefet arasında her dönemde çekişmeler siyasetin her döneminde yaşandı ve yaşanmaya da devam etti, ama bugünlerde yaşanan tablo hiç ortaya çıkmamıştı. İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve beraberlerinde partileri yöneten diğer siyasetçiler, başbakanlar, bakanlar arasında sert rekabet yaşanmasına rağmen, siyaset “belirli ve hassas bir üslup seviyesinin altına” inmedi.