1 Mart 1958 Üsküdar Vapuru Faciası…
Türk tarihinin şahit olduğu en büyük deniz kazalarından bir tanesi. Her ne kadar üzerinden yıllar geçmiş olsa da hala toplum üzerinde oluşan yıkım etkisi devam etmekte. Toplumu oldukça derinden sarsan bu olay,bu gün dahi o anlara şahit olmuş insanların anlattıkları ya da yazılanlar dolayısıyla kan donduruyor.
Yüzlerce insan hayatını kaybetmiş,bu insanlarla beraber de yüzlerce aile hayata yüzünü dönmüş ne yazık ki…
Hayatını kaybeden insanların özellikle genç olmalarıysa daha da yürek dağlıyor.
O yıllarda Karamürsel ve Gölcük'te lise olmaması nedeniyle bu yaş grubundaki öğrenciler İzmit'e gidiş-geliş yapıyorlardı. Kara yolu ulaşımlarının kısıtlı olması nedeniyle vapur yolculuğu tercih ediliyordu. Cumartesi günleri de okul olması nedeniyle vapuru kullananların çoğu öğrenciydi.
1 Mart sabahı havanın oldukça sıcak ve durgun olduğu ancak öğle saatlerine doğru fırtına gerçekleştiği biliniyor. Havanın birden tersine dönmesi insanların oldukça tedirgin olmasına sebep olmuştur.
1 Mart gününün son sefer gemisi olması nedeniyle oldukça kalabalık olan Üsküdar Gemisi öğle sıralarında harekete başlar. Öyle ki gemide yaklaşık 500 kişi vardır. Oysa bu sayı kapasitenin çok daha üstünde bir sayıdır.
Geminin denize açılmasından bir süre sonra fırtına gerçekleşmiş ve bir müddet sonra da facianın haberi alınmıştır.
Vapurun ilk önce kaptan köşkü, fırtına nedeniyle kopmuş ve vapur kontrolsüz kalmıştır. Bir müddet sonra batan vapurda yüzlerce insan helak olur ve gemiyle beraber batan insanlar donarak ölür ama ne yazık ki birçoğunun cesedine dahi ulaşılamaz.
Fırtına nedeniyle arama kurtarmada sadece denizaltıları kullanılmış,bu yüzden de kurtarılan kişi sayısı azalmıştır.
Zamanın imkanları nedeniyle ölen sayısı da artmıştır. Gerek kurtarma imkanlarının kısıtlı olması gerekse sağlık imkanlarının yetersiz kalması…
Ortaya çıkan cesetler aileleri tarafından gömülmüş ve bir mezara sahip olmuşlardır. Uzun süre arama kurtarma devam etmiş, vapurun kalıntıları çıkarılmıştır.
Bu kazanın oluşmasında en etkili faktör fırtına olarak gözükmektedir. Bunun yanında vapurun yıpranmış oluşu,gemi şoförünün dikkatsizliği, vapurun alabileceğinden daha fazla insanın oluşu gibi sebepler de ortaya atılmıştır.
En çok üzerinde durulan ise gemi kaptanı olmuştur. Dikkatsizliği bunun sonucu olarak kazaya zemin hazırladığı ve daha sonra gemiyi terk ettiği ileri sürülmüştür. Gemi kaptanının oldukça tecrübeli ve deneyimli olması göz ardı edilmiş, korkaklık ile suçlanmıştır. İlk günler kaptanın cesedinin bulunamaması da bu şüpheleri güçlendirmiştir.
Üzerinden haftalar geçtikten sonra balık ağlarına takılmış bir şekilde bulunan kaptanın cesedi cenaze töreni ile toprağa verilmiş ama ne yazık ki törene katılanların sayısı sadece bir tabutu taşıyacak kadar olmuştur. Kimine göre kaptan suçlu kalmaya devam ederken kimine göre de bu durum kaptana büyük bir saygısızlık olarak kabul edilir.
Çok daha sonra ortaya çıkan bir diğer detay ise vapurun yaşı. İlk başlarda 30 yaşında olduğu ileri sürülmüş olmasına rağmen araştırmalar sonucu sadece bazı parçalarının zamanla değiştirildiği geminin asıl yaşının yaklaşık 50 civarlarında olduğudur. Oldukça yıpranmış ve hasar görmüş olan bu vapur ihmalsizliğin göstergelerinden bir tanesi.
1 Mart 1958…bu faciaya tanık olmuş koca bir yılın üzerinden tam 62 yıl geçmiş. O zamanlar liseli öğrenci olan,kazadan kurtulan insanların yüzlerine yansımış olan o korkulu ifadeler gerçeği bir kez daha anımsatıyor. Bu büyük ve aniden gelen bir facia. Yeni umutların,yeni yaşamaların yok olmasına neden olmuş, arkasında dev bir enkaz bırakmış felaket…
Her yıl bu felaket çeşitli programlarla beraber anılmaktadır. Unutulmasına müsaade edilmemelidir.
Bütün ölenleri sevgi ve rahmetle anıyoruz…